B'ölüm -36- (35.den devam)

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑ B'ölüm -XXXVI- ๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑(Bölüm 35'den devam)

۩๑๑۩۞۩๑๑ Sellzoso'nun Laneti - Miyakoda Tarihi ๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Apar topar uyandırılmanın verdiği sersemlikle; şamdandan ışıyan ve karanlık mahzeni boydan boya yaran koridoru aydınlatan mumun titrek ışığında, kan çanağına dönmüş iri kahverengi gözleri iyice kısılmıştı. Hemen her zaman 3 mumluk bir şamdanın, karanlığın kuşattığı kocaman ve derin koridoru son noktasına kadar nasıl bu kadar iyi aydınlattığını düşünürdü. Mumların büyüyle, ölmüş bebeklerin sarıldığı kefen bezinin yağından yapılmış olduğunu biliyor olmasına rağmen, yine de bu ölümsü cansız hastalıklı ışık karanlığı tuhaf bir şekilde yutuyor olmasına şaşıyordu her defasında. Neredeyse koşar adım, hızlı hızlı yürüyüşüyle; nefes nefese kalmış gövdesi, soluk soluğa bir rampayı çıkmaya çalışan,burnundan soluyan antika bir katara benziyordu.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑
ELinde şamdan kendisine emredilen yere bu özel ulağın peşinde koşarak gidişinin başlangıcını düşündü. Dipsiz ve derin uykularından birindeydi.Rüyasız, sessiz, boşluklu..Birden gövdesinin sarsılarak dürtülmesinden uyanmıştı sıçrayarak. Kendisini uyandıran özel ulağa kaş göz işeretiyle ne olduğunu soracak olmuş, kendisini uykunun en tatlı yerinde uyandıracak kadar önemli olan "şey"in tedirginliğine, özel ulağın sabit ifadesiz ve daha da önemlisi cevapsızlığını katık edip, apar topar yataktan fırlamıştı.
Büyük salonun kapısına geldiğinde-Namoge Kapısı- görkemli ve eski kapıyı önce Styx Ayinlerinin başlangıç selamıyla selamladı ve ardından kapının selamı alıp zamanın derin kuyusundan gelen garip seslerle-inlemelerle mi demeliydi yoksa- açılmasını; hızlı hızlı çarpan kalbinin sesini bastırmaya ve heyecanını gizlemeye çalışarak bekledi.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Namego Salonu’nun kapısı açıldığında içeride büyük kan ustalarından 6’ınında hazır olduğunu gördü. Bleack Ayinine özgü siyah kukelatalı özel kıyafetlerini giymişlerdi. Namego Salonu diğer adıyla Büyük Salonu ilk defa “milenyum gecesinde” kan ayini sırasında görmüştü. Erkan, çok önemli konular dışında yüzyılda bir açılan –yüzyıl dönümünde sadece- bu salona kolayca girilemeyeceğini iyi biliyordu.

Küf kokulu, duvarları tamamen kuarzdan yapılmış, döşemeleri lila taşından özenle yerleştirilmiş bu büyük salonda büyücülüğün ve büyünün başından beri var olan her türlü nesne, eşya, malzeme ve sunak bulunurdu. Salonun tam ortasında "ölüm ağacı "adı verilen bir ağaç sürekli kanla beslenen ve sulanan bir platforma yerleştirilmişti. Salonun kubbesine doğru uzanan gövdesi kubbeyi de kırarak gökyüzüne doğru uzanıyordu sanki ama dışarıdan bakıldığında kubbenin dışına taşan gövdesi asla ölümlü gözler tarafından görülemezdi.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Salonun diğer köşesinde bulunan ve kurban ayinlerinin yapıldığı sunağın önündeyse, simyacıların deyimiyle, "inmobiculus çemberi", mevcuttu. Her bir yana, bir sürü üzeri örümcek ağlarıyla kaplanmış pek çok metaryelin olduğu, büyücülük sanatında kullanılan yüzlerce eşya, ifrit ve cinlerin hapsedildiği aynalar, pek çok doğa üstü olayı kontrol etmekte kullanılan araç gereç özensiz bir düzenle salona yerleştirilmişti.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Özel ulaklardan iki tanesi 6 kan ustasının yanından kendisine doğru yaklaşıp Büyük Ustanın yanına kadar kendisine eşlik ettiler. Erkan, hala kalbinin hızlı hızlı çarpmasını kontrol etmeye çalışıyordu. Salonun derinliğini dolduran soğuk atmosferine rağmen; yaz gecesindeki bol yıldızları andıran mumlar Erkan’ı biraz kendisine getirdi. Ulaklar; Büyük Kan Ustası'nın yanına kadar getirdiklerinde Erkan'ı; yavaşça eğilip geri geri çekildiler. Erkan; Usta'nın karşısında , Ramtha Tahtında oturan Rahan’ın önünde geldiğinde; selam verip eğildi yerlere kadar.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩ ( devam edecek)

Hiç yorum yok: