B'ölüm 5

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑B'ölüm -V- ๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑(Bölüm 4'den devam)

Biraz dağıldık ve Sercan’ın macerasından uzaklaştık galiba, değil mi oku’yucu. Haydi, Angelina’ya kulak vermeye dönelim en iyisi.

“Bak Sercan, sana bu dünyadaki rehberin olacağım ancak sana; hayatını nasıl yaşaman gerektiğini söylemem. Sana sadece çerçeveyi çizebilirim; o çerçevedeki resmi oluşturacak olan, sensin! O resmi oluştururken seçtiğin her olasılık diğer olasılıkları ret etmen anlamına da geleceği için; çok dikkatli bir şekilde seçimler yapmalısın. Seçtiğin olasılığın değerini uğruna vazgeçtiğin olasılık belirler. Çerçeveye; ne için, neden, vazgeçtiğini bilmelisin ki; bilinçli bir resim çizebilesin… Dedim ya; senin burada olmanın bir amacı var. Bu amacı da ancak şen keşfedebilirsin. Ben sana parçaları göstereceğim ve de sen o parçalarla oluşturacağın bütünün anlamını çözdüğünde; her şeyi anlayacaksın. Puzzle gibi. O manzara oluştuğunda, o manzaraya bakıp gördüğün “şeyin” anlamıyla anlamlanacaksın. Anlıyor musun?”
“Hayır anlamıyorum. Hiçbir şey anlamıyorum!” dedi Sercan, kekeleyerek.
“Şiiistt, sakin ol… Yavaş yavaş... Anlayacaksın. İçinde bir yerlerde hep “özel” biri olduğunu hissediyordun değil mi? Anımsayamasan da, eskiden beri; var oluşundan beri; diğerleri, ötekiler, senin dışındaki her şeyden, “farklı”, olduğunu hissediyordun?”
“Kesinlikle! Bu duygu bende hep vardı. Öğrenmedim, keşfetmedim ama hissettim hep, hem de kendimi bildim bileli!”, dedi Sercan heyecanla.
“İyi gidiyoruz “,diye devam etti Angelina.” Bir gün bir şey olacaktı; o , içinde ne olduğunu bilmediğin ama hep, her koşulda hissettiğin, o duygu; sana , bir şekilde, yeterince hazır olduğunda, ortaya çıkacak ve var oluşunun anlamını sana gerçekleyecekti, değil mi?
Bir gün bir şey olacaktı, hı?

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

“Evet, bunu hissedebiliyordum hala da hissediyorum”
“Artık tamamen aynı dili konuşuyoruz Sercan. İşe o gün geldi. Geri sayım başladı. Kendini bulman, var olma gerçeğini çözmen için gereken aynayı çözmen… Sırrı camdan ayırman... Bunun için buradasın. Yapman gereken ipuçlarını dikkatlice takip etmen, keşif ve çözüm için buradasın…”
Birden bire kendini daha iyi hissetmeye başlamıştı Sercan. Sanki Angelina’nın söylediği kelimeler, önce sese, ardından kulağından beynine; kendi dünyasına taşıyıp, bıraktıkları anlamlar ile O’na; içinde küllenmiş, tozlanmış ,”O” muazzam güce dokunmuş, onu uyandırmaya başlamıştı. Yalnız bir sorun vardı, bu keşif işi NASIL olacaktı?
“Peki ama ..”
“Nasıl?” diye aklından geçen cümleyi tamamladı, gülümseyerek Angelina. “İlkelin sorusu neden’dir, dehanın sorusu nasıl.”
Aklından geçenleri; kendi dünyasını, sadece kendi özerkliğinde sandığından, böylesi bir paylaşım çok hoşuna gitmişti Sercan’ın. Aklının okunması, düşüncelerinin bir başkası tarafından biliniyor olmasının tuhaf bir çoğaltıcı etkisi vardı sanki. Kendi dünyasındayken fark etmediği, bu dünyaya düştüğünde başkalarını tanımladığında, ayrımına vardığı: ‘Yalnızlığı’ azalıyor gibiydi.
“Bunu keşfedeceksin, bu dünyada onun için buradasın.” dedi Angelina. Ardından Sercan’ın mutfaktayken incelediği, son derece minimalist döşenmiş eve hızlıca göz atıp; “Bu dünyada içinde yaşaman için gerekene her şeyi burada bulacaksın.Bu ev, senin için dizayn edildi. Hatta ilk üç ay çalışmana gerek kalmayacak kadar para bile düşünüldü, ayarlamayı ben yaptım. Yaramaz sevimli çocukların yaptıkları gibi bir gözünü kırparak söylemişti son cümleyi. “Bana çok ihtiyacın olduğunda, rüyalarında değişik suretler, kişiler olarak görüneceğim sana. Uyanıkken ise, belki okuduğun bir kitabın bir sayfasındaki cümle olarak, belki dolaşırken tanık olduğun bir olayın anlamı olarak, belki de tanışacağın bir insanın ağzından, seninle amacına ulaşana kadar, pek çok farklı yolla iletişime geçeceğim. Bu; şu anda gördüğün görüntüm, sadece sana bunları anlatabilmem, gerekli açıklamaları yapabilmem için düşündüğüm bir kurgudan ibaret. Yoksa biçimin, şeklin, rengin, sesin ve kokusuzluğun; yani insanların, 5 duyu organıyla sınırlı algısının çok daha ötesindeyim.”

“Rüyalarımda görüneceğini söyledin. Ama ben hiç rüya görmedim ya rüyalarımı anımsayamazsam?” Sercan’ın haklı tedirginliği, ses tonundan kolaylıkla anlaşılabiliyordu.
“Rüyaların seni anımsar, merak etme. Hem; insanların bilinçaltlarında yer alan etkiler, bilinçlerindeki etkilerden daha baskındır yaşamalarında. Sana da, aynısı olacak merak etme..”diye yanıtladı sorusunu sıradan bir ifadeyle..
“Peki ya amacıma ulaşmak için gereken cümleler olaylar ya da anlamların senden geldiğini nasıl bileceğim?”

Yeniden gülümsedi Angelina. “Çok dikkatli bakman gerekecek, görebilmen için. Görmek için bakmalısın,Sercan..Görmek için..”
“Ve işitmek için duymalıyım??” dedi Sercan, gözlerini Angelina’nın onaylamasına, iri iri açarak.
“Aynen öyle, çabuk öğreniyorsun.”
“Peki ama..”İşaret parmağıyla, yeni bir soru daha sormaya hazırlanan Sercan’ı; dudaklarına dokunarak susturdu Angelina. “Her şeyin yerine oturması için gereken bir yer ve zaman mutlaka vardır. Tıpkı; mutlaka her nehrin akacağı bir okyanusun olduğu gibi. Şimdi; bilici –kurgucu olarak zaman yolculuğuma bir kelebek olarak çıkmalıyım. M.Ö. yaşayan Çinli bir filozofa görünmem ve insanlığa bırakacağı bir cümlenin anlamını ona ilham etmem gerek.” dedi.

Sercan, Angelina’nın, git gide değişip, dönüşerek bir kelebeğe evrinişini, hayranlık dolu bakışlarla seyrederken; beyninde yankılanan Angelina’nın sesindeki O Çinli filozofa taşınacak cümleyi duymadı sadece; işitti de! ” Rüyasında kendisini kelebek olarak gören bir adam uyandığı zaman bir kelebeğin rüyasındaki adam olup olmadığı gerçeğinden asla emin olamaz!” Sercan, tam olarak o zaman anladı, hiçbir kelebeğin kendisine göre yaşanmışlığının kısa bir hayat olmadığını…

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑(Arkası yarın)