B'ölüm -30-(29'dan devam)

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑ B'ölüm -XXX-๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑(29.bölümden devam)

Türkiye’ye taşındıktan sonra Ervin ve ablası için hayat hiç kolay olmadı ..Tıpkı annesinin ve babasının hayatının da kolaylaşmadığı gibi. Anne, Refika Hanım, hemşirelik olan görevi için bir devlet hastahanesine atandı. Baba Ali Bey ise arkeoloji müzesi keşif ve araştırma departmanında işe başladı. Türkiye’deki Türklerin kendilerini karşılaması ise Almancılara yaptıklarının bir benzeriydi. Bulgaristan’da Türk oldukları için gördükleri önyargının, zulme kaçmayacak kadarı bile olsa, benzerini Türkiye'de, Bulgar göçmeni olarak görüyorlardı.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Farklı iki kültürün alışkanlıkları arasına sıkışan Ervin ablası Esen'in aksine içine kapanıp, hayal gücünü eşeleyerek kendine yeni bir dünya kurmakla geçiriyordu günlerini. Okulda sessiz sakin göze batmayan bir öğrenciydi ama hiç arkadaşı yoktu. En sevdiği şey ise babasıyla birlikte arkeoloji müdürlüğünün görevlendirdiği kazılara ve keşif gezilerine gitmekti. İki ayda bir 3-4 kez düzenlenen bu keşif gezilerine babasıyla katılmasının tek koşulu, gezilerinin tarihinin hafta sonuna denk gelmesiydi. Bu iki günlük bir tatil gibi görünse de Ervin için tatilden çok daha fazlasıydı.

Özellikle mağaralar çok ilgisini çekiyordu Ervin'in. Mağaralarda çok tehlikeli bir korsanın sakladığı çok ama çok zengin olacakları, o kimselerin bilmediği hazineyi bulacaklarını hayal ediyordu. Babası 10. yaş gününde annesiyle birlikte kendisine içinde küçük bir de uyku tulumu olan çadır hediye ettiğinde dünyalar sanki onun olmuştu. Odasının ortasına çadırı kurup yatağında yatmaktansa çadırda yatma başlamıştı. Annesi ara sırada söylense de bilmiyordu ki bu çadırın içinde en güzel şekilde hayal edebiliyordu, bulacaklarına inandığı o korsanın hazinesini..

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Babası keşif gezileri için bazen uzaklara gider 3- 4 aya kadar süren bir ayrılıkları olurdu. İşte o zamanlarda Ervin kendini yemek yemeğe verir, ruhu tenhalaşır, ablasının alaylarına maruz kalmamak için gizli gizli “Kanat” adını verdiği çadırında ağlardı.

Günler her zamanki sıradanlığında devam ederken 16 yaşını 4 ay kadar geçmişken babasıyla son bir keşif gezisine katılmıştı. Babası Ervin’in dillere karşı olan merakını ve yatkınlığını görüp onu bu konuda şevklendirmek için sömestr tatiline denk gelen keşif gezisinde yanına almıştı.

Ervin çok mutluydu. Babasının yokluğunda sürekli okuyor ve arkadaşı olmamasına rağmen kitap okurken yalnızlık hissinin kavuruculuğunu fazla hissetmiyordu. Okuduğu kitaplar genelde babasının araştırma notları ve işiyle ilgili olan unutulmuş , kullanılmayan diller, mağaralar, arkeoloji odaklı kitaplardı.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

O gün babasıyla birlikte gideceği bu güzel gezinin hayatını nasıl değiştireceğine dair en ufak bir bilgisi yoktu.İnsan hayatını alaşağı eden bütün değişimler sezdirmeden gelirler. Çünkü kendilerini güzel olayların ardına saklamayı çok iyi becerirler.
Ervin erkenden uyanmış, bütün malzemelerini sırt çantasına doldurmuş gitmeye hazırdı. İçini ılıtan sabah melteminin esintisinde baharı müjdeleyen günaydın serçelerinin cıvıltılı şarkılarına “size de günaydın” diyerek yanıt verdi içinden. Yüzünü dolduran tebessümün çenesindeki küçük çukuru ortaya çıkartması ileride yetişkin olduğunda oldukça yakışıklı ve çekici bir yüzü olduğunun işaretini veriyordu. Çevresinde pek kimse olmamasına ve okulda kimseyle arkadaşlık yapmamasına rağmen kızların oldukça beğenip ilgisini çekmek için birbirleriyle yarıştıkları biriydi Ervin. Ancak onun bu tür şeylerle kaybedecek zamanı yoktu.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Aradığı istediği beklediği daha önemli şeyler vardı kendisine göre. Öncelikle kendisini bulmak keşfetmek tıpkı babası gibi dünyanın mantosu altına saklanmış gizemlerin çağrısı; sivilceli ergen kızların düşük omuzlu kaçamak bakışlarından daha etkileyici geliyordu ona. Babası da hazırlanınca çıktılar. Babasının Türkiye'ye geldiğinde aldığı arabası Brodway marka arabaya bindiler. Arabaların kokusunu seviyordu Ervin. Gözlerini kapatıp sabah güneşinin yüzüne vuran aydınlığında arabanın deri-benzin karışımı kokusunu içine çekti.
"Hazır mısın?" dedi babası? "Bu kez çok uzun senelerdir kimselerin girmediği bir mağaraya ilk defa girenlerden olacaksın. "

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑۩۞۩๑๑۩۞๑۩۞۩๑๑(devam edecek..)