B'ÖLÜM -I-

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑ Bölüm -I- ๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑(Bölüm 0'dan devam )

Daha önceden böylesi bir kitapla karşılaşmadığını bildiğimden rehberlik ya da tercümanlık hizmetim; senin dünyan ile Sercan’ın yaşadığı dünya arasında bağ kurmanı kolaylaştırmak olacak. Bu hizmetimin karşılığını beni okuyarak, bana zaman ayırarak peşinen ödedinğin için ekstradan bir beklentim yok; belki birkaç kişiye daha referans olman, okunmam için tavsiye etmen dışında.. Sercan’ın ilginç macerasını sana anlatırken aslında kendine dair pek çok ayrıntının da farkına varmanı istiyorum. Kendinle ilgili, çevrenle ilgili,kısacası hayatına dair ne varsa.. O yüzden beni dinlene dinlene, sindire sindire, anlamaya çalışarak okumanı istiyorum. Emin ol, tamamımı bitirdiğinde, sen, asla beni okumaya başladığın şu anki sen olmayacaksın..Tabi "daha iyi ",olacağının garantisini vermiyorum elbette; ki o zaten apayrı bir konu ..
๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑
Evet ne diyorduk, Sercan 18 yaşında… Aslında hiç doğmadı, birden bire kendini 18 yaşında ve bu kitapta buluverdi. Tıpkı doğduğun zaman, senin de kendini; belli bir ırk, belli bir devlet,millet ,dil ,gelenek görenek tarihsellik, vb gibi yani önceden kabul edilmiş ve devam etmekte olan şeylerin ortasında buluverdiğin gibi. Çocukluk dediğin süreçten kendini bildiğin sürece kadar-kendi başına düşünmeyi ve kendin olmayı başarabilmişsen tabii- daha önceden kabul görmüş bu şeyleri sana aktarır ve kabullendirirler…Ya onlar (diğerleri, ötekiler) gibi olmayı kabullenirsin yahut da dışarıda bırakılmanın yalnızlığını duyumsayarak “anormal” biri olarak muntazam kalabalığın içinde kaybolur gidersin. Bu , yaşadığın dünyanın vazgeçilmez seyridir ne yazık ki. Sercan, senin de yaşadığın bu ‘ilk gelenler’in koyduğu; kurallar bütününü öğrenmek!(örf, adet, gelenek,dil, kanunlar,din, ahlak vs vs gibi ) toplumsal mecburiyetleri hiç yaşamadı. Ancak O’da kendi dünyasına ait bir takım dezavantajları, zorluk ve sorumlulukları yaşamadı da değil. Herkes,(her canlı, her varlık) kendi yaşadığı ve çepeçevre kuşatıldığı koşulların egemenliğinde kendine yer bulmak için didinir durur. Sercan’da, kendini kuşatan koşulların egemenliğinde kendini var etmeye uğraşıyordu.Kafanda canlandırıvermen için O’nu sana tasvirlemeliyim biraz. En azından üç aşağı beş yukarı çerçevesini çizeyim. Geri kalanı senin hayal gücüne bırakıyorum. Eh sende diğer kitapların sana sağladığı “full” hizmet karşılığı, alıştığın rahatlıktan biraz sıyrılıp katılımcı olmalısın değil mi? Ben diğer kitaplara pek benzemediğim için okumanın ederi ödediğin ücret olsa da bedeli bu kadar kolay olmamalı, değil mi?
๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑
Sercan; şeffaf ve enerjik bir forma sahip. Zaman zaman mor rengin hâkim olduğu bir ışınım yayarak varlığını koruyor. Çevresinde dönenen manyetik alanının küresel tabakası, cam bir fanusta yüzen ışık gibi algılanabilir pekâlâ. Çingene falcıların sihirli küresinin içinde dolaşan elektrik dalgası gibi yayılıyor ışınımı. Sizin türe göre benzerlik kuracak olursak; yüzü dediğimiz yerde bulunan oval ve simetrik şekli, cisimsiz bir his oluşturuyor. Aslında daha çok korku filmlerinizdeki masum ruhların bir görünüp bir kaybolan hayalet görüntülerini andırıyor, diyebilirim. Kendi dünyasında vücut formu denilen enerjisi, "anlamlar dünyasını "oluşturan hava gibi ama daha yoğun bir enerji katmanıyla kaplı olduğundan; okyanusta akıntıya kapılmış yüzen bir alg gibi..Bazı anlamlara tutunabilir, bazı anlamlar tarafından itilebilir yada çekilebilir. Kısacası ; "varoluşu" bulunduğu dünyanın koşullarıyla mükemmel derecede uyumlu..

Kişiliğine gelince.. Meraklı. Çok meraklı. Her şeyi öğrenip araştırmaya olan düşkünlüğü neden oldu bu maceraya diyebilirim. Ah; merak siz insanoğlunun ayın karanlık ve aydınlık yüzüne benzettiğim bu tutkusu, karşı konulmaz güdüsü ya belaya ya Mevlana götürür sizi. Tıpkı bu duygunun Sercan’ı da alıp savurması gibi.. Sercan; merakının yanı sıra çok da zeki. Çabuk öğrenen her ruh gibi sıkılgan. Araştırıcı, maceraperest, denemeye; insanın doğasındaki o rastlantının sonsuz matematiğindeki tüm olasılıkları anlamaya eğilimli. Aynı zamanda dirençli yani inatçı. Daha başka pek çok özeliği de mevcut sayın okuyucu; ancak bunlu senin merak duygunu gıdıklayabilmek için sonraki bir zamana ertelemeyi uygun buluyorum. Okumayı sürdür, ancak bu şekilde sana anlatacaklarımı aktarabilirim. Sen; beni seçip okumaya başladın ancak bilmiyordun ki ta şu ana kadar ben; sen daha beni bilmeden , beni bulup okumanı bekliyordum. Sen neye hazırsan o da sana hazırdır çünkü. Sen; hazır olduğunda sana hazır olan “şey”inde tarafından farkına varılana kadar seni sabırla! beklediğini de anlamış oldun şimdi.
๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑
Sercan, bu yüzden; merakı yüzünden, yaşadığı bu “anlamlar” dünyasında uyanır uyanmaz anlamsal kahvaltısını yapar her gün yada her sayfa diyelim uzun ve nakışlı satırların oluşturduğu yollardan harflerden harflere, hecelerden hecelere, kelimelerden kelimelere zıplayarak dolaşır; üzerine basıp geçtiği cümlelerin soyut mevcudiyetine bıraktığı izlenimleri duyumsamaya çalışırdı. Her ne kadar içinde bitmek tükenmek bilmeyen bir yığın soruya yanıt almak umuduyla bu gezileri yapıyorduysa da, günlük gezisi olan yolculuğundan içindeki soru yığınına yeni bir sürü soru daha eklenmiş olarak döner, ruhunu dinlendirmek ve sessizliğini dillendirmek için uykunun uygunluğuna teslim olurdu.

Her şeyin başladığı ilk günü anımsamaya çalışıyordu her defasında. Bulunduğu dünyada “tanımlamanın” en önemli şey olduğunu fark etmişti. Var olan her şeyin, var olması için ilk koşul ‘tanımlanıyor’ olması gerekiyordu. Bir tanımı olmayan şey ise “yok”tu, hepsi bu. Bu ilk koşulu fark ettiğinde ( -aslında tam bir fark etme değildi -”farkındalığını” biliyordu; hepsi bu!) ona göre davranması gerektiğini anlamıştı. Nasıl olduğunu bilemeden bilmek... Refleks gibi. İçgüdü gibi. Kuşların uçmayı kendilerini bilmezkenden bilmesi, balıkların yüzmeyi var oldukları anda biliyor olmaları gibi.. Tanım koymak… İsimlendirmek… Ayrıştırmak..İnsanoğlunun kendi varlığına istemdışı olarak inanmayışının ve var oluşuna inanmak için ve var olmak adına sarfettiği gayretin bir yöntemi olarak en sık başvurduğu bu süreci, sizin dünyanızdaki herşeyin "oluşma" zemininide hazırlamış oluyor aslında.
๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑
Varlıklar dünyasında var olan her şey kendisinin fark edilmesini ister. Çünkü bir ihtiyacı karşılamak üzere var olmuşlardır ve aslında sınırlarını kimsenin bilmediği bir bütünün “varoluşun” birbine bağlı döngüsel zincirinde halkadırlar. Besin zincirini ele alalım. Doğa belgesellerinde mutlaka izlemişsindir, dünyada bulunan bütün türlerin düşmanları vardır ve düşmanlarına karşı geliştirilmiş bir de savunma özelliği her canlının. Varlığını sürdürebilme güdüsüyle ki en temel güdü budur. Bu ; bütünlenme ihtiyacının kendisinin “fark edilip” bir şekilde kendisinden kendisine seyri, yani maceranın başlama düğmesine basılmasına benzetilebilir. Bu yüzden anlamlar dünyasındaki “anlamlar “ kendilerinin fark edilebilmesi için çok da istemeyerek “kabuklaşma” dedikleri bir işleme girmeye razı oldular. Çünkü ne pahasına olursa olsun “bilinmek” istiyorlardı. Oysa bu tanımlanma ve var olma denilen süreç; özgürce dolaştıkları yerden bir basamak alta; kendilerini “varlıklar” düzeyine indirgemeyi gerektiriyordu. Bu; bir kelebeğinin bütünüyle ifade ettiği bütün her koşulu, durumu, hali, mevcudu ve zıtlarını kısaca kelebeği kelebek yapacak ne varsa ve onların dışında ne kalıyorsa tamamının fark edilmesi ve ayrışması anlamına da geliyordu. Basit bir örnekle açıklamak yerinde olur, bir kelebeğin ruhundaki güzelliğin vurgulanması için, kelebeğin önce kendini obur bir tırtıla, ardından pespaye bir kozaya hemen arından da güzel bir kelebeğe dönüştürmesi ve hemen ardından onunda sadece hafızada canlandırılabilen bir güzelliğe; güzelliğinde güzelliğine dönüşmesi gibi ve o güzelliğin seyri izlenimini uyandırabilmesi için geçirdiği süreç gibi . Her şey kendisinden başka yahut kendisi olmak adına seyreden bir süreçten geçiyor yani dönüşüyor ise bir önceki hali sonlanır ve bir sonraki hali başlar. Bu sonlanma ve başlama anlarındaki sonsuz uyum ne zaman uyum sonsuzluğuna erdi; işte o vakit artık hareket durur. Özgürlükten de soyunulmuş, arınılmış bir “kavuşmaya” ulaşılır. Yol diye tanımlanan budur.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑(arkası yarın)