B'ölüm -35- (34.bölümden devam)

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑ B'ölüm -XXXV-๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑(Bölüm 34'den devam)

Birileri için önemsiz sıradan olan herhangi bir şey başkası için çok önemli ve değerli oluyordu demek ki. Bir başka açısı ise tiyatro kuramcısı olan Stanislawski’nin sözünü anımsattı ona. "Eğer perde açıldığında sahnede bir silah var ise; son perde kapanana kadar o silah mutlaka kullanılacak demektir."

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

"Acaba.." dedi içinden kendi kendine,"karşılaştığımız en küçük önemsiz şeyler dahi hayatımızın her hangi bir bölümünde yada zamanında bir şekilde karşımıza yeniden çıkıp asıl önemlerini o zaman mı ortaya koyuyor?"

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Sercan'ın dünyası, yani anlamlar dünyası iyilik, güzellik, doğruluk gibi sıfatsal anlamları içerdiği kadar, kötülük, yanlışlık,çirkinlik gibi anlamları da içinde barındıran bir dünyaydı. Sercan'ın yaşadığı anlamlar dünyasındaki soyut evi, iyilik güzellik,hakikat, doğruluk gibi anlamsal olarak birbirlerini besleyen ve destekleyen sıfatların birleştiği aşk okyanusu kıyısında, bir vadinin tepesindeydi. Bun unla birlikte okyanusa kıyısı olan bir başka vadi vardı: Benlik Vadisi..Bu iki vadinin sınır çizgisini "seçim" kelimesinin anlamıyla ayrılan bölgesinde iki küçük patika vardı. Biri doğruca kişiyi Sercan'ın bulunduu yere diğeri ise " kaybolmuş yolun unutulmuş harfler patikası" adında oldukça tehlikeli bir yoldu.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Anlamlar dünyasındaki en tehlikeli 3 bölgenin içinden geçen bir yoldu orası. Tıpkı her iki yanı da uçurumlarla çevrili çürümüş ahşap bir asma köprüden karışıya geçmek gibiydi. Bu bölgelerde vahşi , kıvrandırıcı, süründürücü, işkenceci kelimeler, anlamlar, her türlü çirkin ve kötü kelime ve anlamları yolunu kaybetmişleri kendilerine çekip tamamen sindirebilmek için sabırla beklerlerdi. Her daim mutlaka pusuları ve tuzakları mevcuttu.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Sercan; bir keresinde çok da farkında olmayarak bu bölgeye düşmüpş, nasıl olduğunu bile göremeden "biri"tarafından açıkca kurtulmuştu. O "birinin" kim olduğunu ve nasıl kurtulduğunu hafıza dolabını zoırlasa da anımsamıyordu. Geri dönülmesi mümkün olmayan bir yerden ve beladan, anımsayamaıdğı biri tarafından anımsayamadığı bir şekilde kurtarılmıştı ve alabak'çayı da o süreçte- yine anımsamadığı bir biçimde- öğrenivermiş, o yasak dilin neredeyse tamamına vakıf oluvermişti. Bildiği tek şey buydu. Alabak'ça insanlara dair bir dil olmadığı gibi, içerdiği anlamlarda da, insanların dünyası için oldukça tehlikeli bilgiler mevcuttu . Alabak'ça , “zehirli ateş”ten yaratılmış cinlerin ve ifritlerin diliydi.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Abalakçada ki seslerin , kelimeler ve anlamların titreşimi ve frekansı , harflerinin tutunduğu anlamların kesifliği, gücü, negatifliği; dünyada Harut ve Marut adındaki iki meleğin cezalarını çekmeleri için dünyaya gönderilmesiyle; ilk defa dünyada kullanılmaya başlamıştı. Genelde büyü yapmak için kullanılır, harflerin ve anlamların enerjileri ,eylemleri,oluşumları, zamanı tutma eğip bükme hatta kırma gücü bunları taşıyacak cin köleler üzerinden yapılabilirdi. Cinlerin çoğu bu dilin kelimeleri ve anlamlarını bilen insanlar tarafından kullanılabiliyordu. Ve çok nadir de olsa çok çok güçlü ifrit denilen yaşlı bilgin kötü cinler tarafından . Şeytan ve birinci kuşaktan 7 kuşağa kadar çocukları tarafından yani.

“Bu sembolü siz nasıl ele geçirdiniz?” dedi Sercan ikisinin de akıllarının oldukça karışmış olduğu kolaylıkla anlaşılan yüzlerine bakarak..
๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑ (devam edecek)