B'ölüm -51- (50. bölümden devam)

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑ B'ölüm -LI-๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑(50.den devam ile)
Gerek Mısır'daki gerekse dünyanın diğer ülkelerindeki Eski Mısır kültürü uzmanları Tutank Amon'la ilişkili "lanet" iddialarını hiç bir zaman ciddiye almadılar. Ancak, bu iddiaların üç düzine dolayında insanı beklenmedik biçimde hayattan koparışına ise mantıklı bir açıklama getiremediler. Yapılan yorumlar arasında yine en mantıklısı, Dr. Taha'nın "mantar" tezi oldu. Öte yandan, böylesi sıradışı iddialar, uzun Mısır tarihinde aslında çok büyük bir siyasî önemi olmayan bu genç hükümdarın ününü de giderek pekiştirecekti. Öyle ki Tutank Amon'un turistik popülaritesi zamanla -mezarı aynı bölgede bulunan- firavunlar firavunu 2. Ramses'i bile geçti ve daha 9 yaşındayken tahta geçip henüz 19 yaşındayken ölümüyle tahttan inen bu gizemli genç adamın mezarı Mısır tarihinin en ünlü hükümdarından bile daha çok ilgi görür oldu. Bilim dünyası, ölümü hakkında da bir çok tezler ortaya atılan Tutank Amon'un bu sırrına gerçek anlamda son noktayı ise ancak geçtiğimiz yıl koyabildi. 2005 yılı Temmuz ayında, Mısır Eski Eserler Kurumu Başkanı Dr. Zahi Hawas liderliğindeki bir ekip tarafından Krallar Vadisi'ndeki lahitinden alınıp üç boyutlu tomografisi çekilen firavunun, gerçek ölüm nedeni, son nefesini verişinden tam 33 yüzyıl sonra günışığına çıkacaktı. Yapılan ayrıntılı incelemede, tahta doyamadan giden firavunun, ayağından aldığı bir yaranın hızla kangren olması nedeniyle hayatını kaybettiği anlaşıldı.
Gerçekte basit bir yarayı iyileştirecek tıbbî güçleri bile bulunmayan Mısırlılar, buna karşılık ustaca hazırladıkları ölüm saçan tehlikeli kimyasal karışımlarıyla bu öykünün içinden gelip geçen düzinelerce insanı yüzlerce yıl sonra bile olsa Tutank Amon'un yanına göndermeyi başarmışlardı.
๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑
ALİ MURAT GÜVEN'İN GÖZARDI ETTİĞİ DETAYLAR
* Efsanelere göre Lord ,o sana kadar harcamış olduğu paraları çıkarmak istiyordu. Mezardan ne kadar değerli bulgu çıkarsa çıksın,onlara sahip olamayacağının farkındaydı..Çünkü daha önce pek çok piramidin yağmalanmasından ağzı yanan Mısır hükümeti kazıyı sıkı denetliyordu. Lord ,mezarla ilgili tüm bilgileri The Times gazetesine para karşılığı sattı. Böylece Ingiliz okurlar, daha kazı sırasında olan biten her şeyi günü gününe izlemeye başladılar.

* Gizeme meraklılarının oluşturduğu site ve yazdıkları kitaplara göre; kontun ölümünden sonra Marie Corcill adlı bir romancı lanet tezini ortaya atan ilk isimdir. Mezarın açılışına katılan herkes lanete uğrayacaktı. Romancının kehaneti gerçekleşti (!)
* Gazetelerden biri bir gün Carter’ın da öldüğünü yazdığında, bilim adamı artık dayanamadı. Bir kere, ölen kendisi değildi ve olay yalnızca isim benzerliğinden ibaretti. "Araştırıcı," diyordu Carter "işine, hiç şüphesiz ciddilik ve kutsal bir saygıyla, fakat sansasyonlara susamış kitlenin, esrarlı cazibesine kolayca kapılacağı o ürpertiden uzak kalarak girişir. Saçma sapan gevezelikte aklın ve anlayışın yeri yoktur. Ama anlaşılan biz eski çağlardan pek de o kadar fazla ileri sayılmayız …" Carter’ı kızdırp böyle bir açıklama yapmasına neden olan lanet aslında yoktu; hiç olmamıştı. Mısır geleneklerinde yaşayanlar için böyle bir lanet yazma adeti yoktu; tersine mezarların duvarlarına ölünün hayattayken yaptığı işler yazılır ve insanların onun arkasından dindarca hayır duaları etmesi istenirdi. Firavunun laneti o dönemin "magazin" gazeteciliğinin uydurmasından başka birşey değildi.
๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑
* Efsanelerin baş kahramanı olan ve mumyaya karşı en büyük suçu(!) işleyen (ona küfredip, lahidini tekmeleyen) Carter’ın ölmemesi laneti savunanların gözardı etmek zorunda kaldığı bir detaydır. Bu nasıl bir lanettir ki 'Beyaz Efendi' hariç herkesi öldürmektedir! "Bu bir istisnadır" diyerek hâlâ laneti savunacak olanların, 26 Kasım 1922’de Mumya ile yakından ilgilenen Mısırlı Bilimci Peray Newberi ve mumyanın sargısını çözen Douglas Derry'in nasıl uzun ve mutlu bir ömür sürüp 85 yaşını aştığını da ceavaplamak zorundalar... .
* Daha ilginç bir detay var; pek çok piramit mezar daha Ortaçağda yağmalanmış, geriye bir bu gözden kaçan mezar kalmıştı. Büyük Ramses de dahil, yağmalanan diğer mezarlara dair yerel ve cılız bir iki söylenti hariç bir lanet efsanesi olmaması ama Batılının elinin değdiği bu mezarda Doğulunun lanetinin ortaya çıkması ilginçtir. Tuthankamon turizminin mali boyutu göz ardı edilmezse efsanenin bu turizme katkısı çok daha net olarak görülebilir. Bu büyük pastadan sadece Mısır'ın değil, İngiltere ve Amerikalıların da büyük pay alıyor oluşu işin ticari yönünün küçümsenmemesi gerektiğini göz önüne sermektedir. Bir de işin asıl can alıcı noktasını oluşturan ve derinlemesine araştırılmaya muhtaç emperyalist yönü vardır ki o bu yazının sınırlarını aştığı için es geçilmiştir. Ama Hitler de dahil olmak üzere İngiliz, Rus ve Amerikalı casusların bu mezar araştırmalarını bir kılıf olarak kullandığı bir gerçektir...
BİLİM İŞ BAŞINDA
Dikkatli bir araştırma yapıldığında ölümlerin çoğunun gazete haberlerine dayandığı dikkat çekmektedir. Yani iddia edildiği kadar çok ölüm vakası yaşandığı sadece rivayettir. Ki varlığı ispatlanabilen ölü sayısının oranı normal hayatta ölümlerinlerin oranından çok da farklı değilidir., Bir kaç ölüm dışında benzerlik söz konusu olmaması, yüzlerce araştırmacı arasından bir iki düzinenin kaza ve hastalık sonucu ölümünü pek de olağan dışı göstermez. Ama ölenlerin hepsinin ortak noktası piramide temas olduğu için ilk bakışta sanki abartılı bir oran varmış hisiis uyandırılmaktadır..
ZEHİRLİ GAZ TEORİSİ
Bilim dergilerine yansıyan bir haber şöyle diyordu: "Sayısız filme ve habere konu olan "Firavunun laneti"nin asılsız olduğu iddia edildi. Mısır'ın önde gelen arkeologlarından Zahi Hawass, çıkarmaya hazırlandığı yeni kitabıyla bugüne kadar süregelen inanışı altüst edecek. Hawass, mumyaların laneti konusuna şöyle açıklık getiriyor "Bugüne kadar firavunların mezarlarını açtıktan sonra da yaşamaya devam eden çok sayıda arkeolog var. Firavunların mezarlarında bilinmeyen tehlikeler olduğu kesin. Fakat bunun en büyük nedeni mezarlarda biriken radon gazıdır. Zaten bu nedenle açılmamış beş mezarı inceleyen ekibimiz önce bir hava ölçümü yapacak. Yani lanet falan yok, sadece zehirli gaz var" Fakat bu zehirli gaz tezi, her ne kadar kısmi gerçeklik içerse de istisnasız herkesi etkilemesi gerektiği için pek inandırıcı bulunmadı...
ZEHİRLİ MANTARLARIN MARİFETİ
Kahire Üniversitesi'nden Dr. İzzettin Taha'nın araştırmalarında saptadığı Aspergilus Flavus adlı bir mantar ise lanet söylencesine yol açan ölümlerin sıırını izaha yetmektedir. Biyolojik bulgular ve ölülerin ciğerlerinden alınan dokulardaki hasatlı parçacıkların parelel sonuçlar vermesi şüpheleri yok etmeye yetmektedir. Tabi bu sadece bilime inananlar için geçerli bir bulgu... Biyologlar, parazitlerin ve hastalıkların uzun süre uykuda kaldıktan sonra gerekli ortam doğduğunda tekrar daha etkin biçimde geri dönme olasılığını uzun süre araştırdılar. Sonunda Paris, Pierre ve Marie Curie Üniversitesi'nden Sylvain Gandon , bu sorunun yanıtının evet olduğunu, Proceedings of the Royal Socviety'de yayınlanan araştırmasında açıkladı. Bu araştırmanın gelecekte toplum sağlığı açısından büyük yararları olabilir. Bu tür uykuya dalmış parazitlerin yeri belirlenerek kişilerin hastalanma riski azalacağı gibi, hastalıkların öldürücülük derecesi de azaltılarak pek çok yaşam kurtarılabilir. Araştırmacılar 1996 yılında, laneti matematiksel bir modele dönüştürdüler. Uyuyan parazitin uyuduğu sırada taşıdığı ölüm riski ne denli yüksekse, öldürücülüğü de o oranda yüksek olmaktadır. Bu riski taşıyan parazit öldürücü etkisini ve etkin hale geldiği andaki yayılma hızını arttırır. Gandon, öldürücülük derecesi yüksek hastalıkların, bulaştığı herkesi ve bu arada yayılma olanağı bulmadan kendisini de yok ettiğine dikkat çekerek, hastalığın etkili olmasındaki en önemli noktanın, bu hastalığa ilk yakalananları öldürmeden önce yayılabilmesi için hafif ya da orta şiddette belirtilerle ya da daha sonra şiddetli belirtilerle ortaya çıkması olduğunu gösterdi.
Öldürücülüğün yayılma hızına bağlı olmadığı parazitlerde ise uykuya yatmak, öldürücülüğü arttırmaktadır. Ancak burada kişinin birden fazla parazit tarafından enfekte edilmesi ve uyuma sürecinde parazitin ölüm riski taşıyor olması gerekmektedir. Uykudan uyanan parazit birden çok ölüme neden olarak yayılmasına gerek kalmadan yeniden uykuya dalar. İşte Firavunun Laneti'nin temelinde de benzer bir olay söz konusudur. Sağlık ve hijyen koşullarının iyileştirilmesiyle parazitlerin uykuya dalması engellenerek öldürücü etkileri azaltılabilir. Bu bulgular, yıllar önce elde edilen bilimsel araştırma sonuçları.olarak sadece bir kaç yüz tiraj yapan bilimsel dergilerde sıkışıp kaldılar. Bilimden daha yaygaracı olan şarlatan efsaneleri ise kitaptan kitaba, siteden siteye, forumdan foruma dolaşmaya devam ediyor...
Tutankhamon, Mısırda yoğun bir dini karmaşanın hüküm sürdüğü dönemde yaşadı. Tutankhamon'un tahta çıktığı yıldan önce, büyük bir olasılıkla babası olan Akhenaton, geleneksel tanrıları reddedip, güneş tanrısı Aten'i kabul ederek ülkeyi alt üst etti. Yanı sıra Mısır'ın tüm mal varlığını Teb'den Amarna'ya taşıdı. Akhenaton M.Ö. 1336'da öldü. Varisi Smenkhare da ondan 2 yıl sonra öldü. Böylece krallığın başına Akhenaton'un ikinci karısı Kiya'dan olan, 10 yaşındaki oğlu Tutankhamon geçti. Tutankhamon, yine 10 yaşındaki üvey kız kardeşi Ankhesenamon ile zaten evliydi ve tahta M.Ö. 1332'de geçti. Tutankhamon'un hükümdarlığı döneminde, eski tanrılar yine ihtişamlı günlerine geri döndüler ve kraliyete ait tüm mal varlığı yine Teb'e taşındı. Bu aşamada, genç firavun ölünceye kadar onun adına ülkeyi hırslı hizmetçileri Aye yönetti.