B'ölüm -33- (32'den devam)

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑ B'ölüm -XXXIII- ๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑(B'ölüm 32'den devam)

“Nerde okuyorsun, yani bölümün ne “diye sordu Ekrem. “Benim psikolog olmama 2 ay kaldı.” .
“Evet gurubumuzdaki en yaşlımız O‘dur . Ama hepimizden daha çocuktur ayrı konu “dedi Ervin lafa karışıp. Ekrem, “hiç de öyle değil, o bir kazaydı “diye karşı çıktı Ervin'e. Ervin ona yanıt verdi ve bir süre kendi aralarındaki tatlı tartışmayı esprili atışmayı seyretti Sercan.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

İkisinde de gördüğü gözlemleyebildiği bir şey vardı. Çok tanıdık ve bildik bir şey derken, kelime tanıdık anlamdan kendini soyup ortaya çıktı” samimiyet”. "Bu ikisi çok yakın dost olmalılar" , diye düşündü Sercan. Düşüncesine dalmışken, iki yakın arkadaş Sercan’a soru sorduktan sonra cevabı duymayı bir yana bırakıp, kendilerine döndüklerini anımsadılar.
Durup Ekrem gözlerini özür dilercesine eğdi ve ince bir tonla ,” kusura bakma , biz hep böyleyiz birbirimizi yeriz ne zaman bir araya gelsek. Evet sen nerede okuyorum demiştin?”
Aslında “dedi Sercan.. “İş arıyorum..Okulla pek ilgim yok. Şehre henüz geldim. Kendi dünyamda .şey yani kendi ülkem de dilbilim akademisinde okuyordum .” Bunu birden bire söyleyivermişti.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

“Dilbilim akademisi mi? Nerde burası Azerbaycan felan da mı? Böyle garip bölümler nedense hep Türk cumhuriyetleri üniversitelerinde olur “dedi Ervin yine karışıp söze.
“Ne işi arıyorsun yani nasıl bir iş “diye sordu Ekrem ..

Sercan, kendisine dair net sorulara karşı hazırlıksızdı. Karşısında ve hemen yanında oturan bu iki dostun kendisine yönelttikleri dikkatlerinin altında şüphe uyandırmak ve onların kendisinden uzaklaşmasını istemiyordu. Yalan söylemek ? Bu tavırla da ilk defa karşılaşıyordu Sercan. Doğruyu söylememek de yalan söylemekti işte apaçık , gerekçesi ne olursa olsun . Ama her doğruyu her yerde söylemenin de doğru olmadığını biliyordu. O yüzden Ervin’in kendisi adına sunduğu bu cevaba şimdilik itiraz etmeyecekti.

“Nasıl bir iş olursa olsun ..Sadece aradığım şeyi bulana kadar burada olmalıyım . Bulana kadar da yaşamak için gereken ihtiyaçlarımı karşılayacak kadar kazandıracak herhangi bir iş olur, “dedi Sercan..

Şehirde yabancısın, ama türkçeyi iyi konuşuyorsun,yaşına göre çok akıllı ve bilgilisin..Dürüst birine benziyorsun ki bu konuda sezgilerim çok keskindir,ve zengin olma hırsıyla değil sadece amacına ulaşmak için gereken kadarına razı oluyorsun “ dedi Ervin. Son kelimeyi dönüp Ekreme söyledi, sanki düşündüğü şeyin aynını Ekremin de düşündüğünü bildiğini göstermek istiyordu. “Evet “dedi Ekrem “Ervin haklı.”

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

O’nu aramakla bulamazsın ama bulanlar gene de arayanlardır”dedi Ervin. “Beyazıd-ı Bistami'nin sözü. Gerçi burada kast edilen iş değil ama sen; her ne arıyorsan, bil ki araman bile bulacağının bir delili..Karşına ne çıkarsa çıksın yılma ve de aramaya devam et inşaAllah her şey güzel bir şekilde inandığın şekilde olur. “
Gülümsedi Sercan “sağ olun
“Seninle tanıştığımıza sevindik Sercan” dedi Ervin kalkmaya hazırlanırlarken. Sercan'da gülümsedi. Garson hesabı almaya davranıyordu ki Ervinin telefonu çaldı, duraladılar.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Ervin telefonu açmadan hemen önce Ekreme ,” Eva” dedi, heyecanla. Konuştukça yüzü önce gerildi ardından da üzüntüyle konuşmaya devam etti bir süre. Ekrem de kulak kesilmişti telefon konuşmasına…O da tıpkı Ervin gibi önce sevinçle neşelenen yüzüne konuşma devam ettikçe duralayıp hüzüne ve sıkıntılı bir ifadeye bırakmıştı. Ervin telefonu kapadıktan sonra
Biraz daha oturalım mı “ diye sordu Ekreme . Ekrem başıyla onayladıktan sonra Sercan’a döndüler. Sercan “çok mutlu olurum “dedi . Yeniden kalktıkları gibi oturdular. Yeni kahve ve çay siparişlerinden sonra konuşamaya devam ettiler Sercan’ın orda olmasına aldırmaksızın.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Peki şimdi ne yapacağız? Eva tek umudumuzdu .Çok önemliydi Onun bu metni çözmesi . Ama Eva bile çözümleyemediyse sanırım dünyada kimse onu çözümleyemez..Gerçi üzerinde çalışıyor olması zayıfta olsa bir ihtimal sonuca ulaştıracak bizi ama.. bu olmamalıydı.”
İkisi de susup Ervinin deftere çizdiği sembole bakıyorlardı.

Hukato” dedi Sercan..İkisi de daldıkları düşüncelerden sıyrılıp Sercan'a döndüler. Sercan gülümsemeye çalışarak “Şey.. Yani.. Çizdiğin harf. Hukato harfi..Demek alabakça biliyorsun.”

Alabakça mı? O da ne? Sen bu dili biliyor musun” diye sordu şaşkın gözlerle Ervin.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑ (devam edecek)