๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑ B'ölüm -LXVII-๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑
Ekrem;"tesadüfe bak", dedi. "Dünya garip rastlantılarla dolu. Ee peki şimdi ne yapacağız, polis ya da ambulans mı çağıracağız?"
Ekrem, yerde yatan ve hala baygın olan gencin nabzına baktı; vücudunda herhangi bir yara bere olup olmadığını anlamaya çalıştı. Görünürde bir zarar ziyan yoktu. Kan da. Ama yine de belli olmazdı. Kendi aralarında karar vermeye çalışırlarken, genç yavaş yavaş doğruldu. Bu genç yabancının, kendine geldiğini gören Ekrem;" Bakın!", dedi heyecanla. Hemen gencin koluna girip doğrulmasına yardım etti. Genç; yeterince doğrulduktan ve ayağa kalktıktan sonra kısık bir sesle," teşekkür ederim", dedi.
Ervin; "iyi misin" diye sordu. Kafasını 'evet' anlamında salladı genç. Kaldırıma oturttular onu. Hala baygınlığın etkisinde kendine gelmeye çalışıyordu. "Arkadaşım, iyi misin?", diye sordu Ervin. "Gel otur biraz ."
Ekrem; " Su ister misin?"dedi endişeli gözlerle .Bu defa da genc, kafasını 'evet' anlamında sallayarak yanıtladı Ekrem'i; "Evet..iyi olurdu".
Sercan hemen köşedeki marketten su alıp yanlarına döndüğünde daha bir kendine gelmiş buldu genci. Eliyle alnını ovuşturan genç gözlerini sımsıkı bi kaç kez açıp kapadı; "Sa..sağ olun"
Ervin "neler oldu burada nasıl düştün?" diye sordu. Genç soruyu cevaplamak için kafasını kaldırıp yanıtlayacaktı ki Sercan'ın kendisine su uzatırken gördü. Göz göze geldiler." Sen..seni tanıyorum..sen şu kütüphanedeki.."
๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑
"Evet, benim. Ben sercan ! " dedi." Kütüphanedeki su uzattığın kişiyim". Suyu, kendisine daha önce gencin uzattığı gibi uzatarak gülümsedi."Al, sana abu hayat sunmuyorum,yalnızca su" dedi. Gülümsedi gençte. Ervin ile Ekrem hala birbirlerine bakıyorlar, yeni yeni toparlanmaya başlayan gencin Sercan ile arasındaki bağı anlamaya çalışıyorlardı.
Ekrem; "seni bu halde bırakamayız haydi sende bizimle gel yada seni bir hastahaneye veya evine bırakalım?" ,dedi dostça bir şekilde." Bu arada ben Ekrem.."
"Yok hastahaneye gerek yok. evime de kendim gidebilirim. Ben de..bende.." yüzü birden asıldı. Kim olduğunu anımsayamadığını fark etti..Alnını ovuşturup kendisine meraklı gözlerle bakan bu üç arkadaştan başka, kendisi dahil kimseyi anımsayamadığını fark etti.
๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑
Kendisini anımsayamayan bu genç aslında 20 yaşında ve çok önemli bir alimin 77. Kuşaktan torunuydu. Soy ağacında yer alan pek çok önemli kişi bulunmasına rağmen yanında yetiştiği, aile dahil olmak üzere onun varlığından haberdar olan sadece 8 kişi vardı. O'nun gerçekte Kim olduğunu bilen sekiz kişi. Bu sekiz kişinin yedi tanesi son derece gizli bir grupta yer alıyordu. Kendisini korumakla da görevli olan bu 7 kişinin aksine 8. Kişi onun "O" olduğunu biliyor ve ait olduğu şeytani tarafın önündeki bu en güçlü ve kesinlikle durdurulması gereken kişiyi yok etmesi gerektiğini biliyordu.
"Seçilmişlerin incisi" anlamına gelen bu şahıs 77. Kuşaktan erkek olacaktı. Kara Kehanet böyle diyordu. Nihayet kendilerinden öncekilerin uzun uzun tarif ettiği tasvirlediği özelikleirni anlattıkları bu engeli ortadan kaldırma görevi kendi sorumluluğu dahilindeydi. Bu nedenle 7'ler konseyinin büyüleri ve ifritlerin de yardımıyla birlikte O'nu bulması ve bir an önce ortadan kaldırması gerekiyordu. Nedense bir kaç saat öncesine kadar enerjisel bilinç bağlantısı sanki bıçakla kesilmiş gibi birden kesilmişti. İnternetin kopması gibi. Bu kopuşun savurduğu arama ve tespit etme sensörleri O kişinin bulunduğu yeri de saptırmıştı. Kesinlikle O'nun la aynı şehirde olduğunu biliyordu. Ama bu şehir birini bulmak için yine de yeterince büyüktü ve bu seneler alabilir hatta belki de engel olmak için geç bile kalabilirdi.
Kan ustası Rahan'ın O'nun peşinden gönderdiği Erkan'ı getirdi aklına. Büyüyle tam bir av köpeği gibi enerji izini sürecek ve onu bulduğunda ya işi kendisi bitirecek yahut da etkisiz hale getirip yok etme işlemini suikastçısının ustası Rahan'a bırakacaktı. Nasıl olursa olsundu, yeter ki bitsin, engel ortadan kalksın'dı. Sona bu kadar yakınlaşmışken; yüzyıllardır gelen planları alt üst edebilecek birinin varlığının düşünülmesi bile yeterince can sıkıcıydı. Son pürüzde ortadan kalktığında artık büyük planın gerçekleşmesi için geri sayıma başlayabilirlerdi.
๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑
Tüm bunlardan ve dahası kendisinden habersiz , kim olduğunu anımsayamadan yatan çocuğun adı Kaan'dı. 20 yaşında durgun bir yüzü olan gözleri kahverengi ve derin bakan çekik gözlü yörüklere benziyordu. Klasik Türk tipi bir yağızlığı ve yakışıklılığı vardı. Elleri biçimli ve düzgün, dudakları sözleri çok hatmeşmiş ve suskun bir ifadeden ibaretti. Bu yüzden de bilgin bir görünüşü vardı. 3 yaşlarındayken oynamak için çıktığı bahçesinden annesinin yemek bakmak için kısa bir süreliğine mutfağa gitmesini fırsat bilen siyah çarşaflara bürülü bir kadın tarafından kucaklanıp kaçırılmış ve tanımadığı bir çifte satılmıştı. Kendisini satın alan çift oldukça zengin ve çocukları olmayan bir karı kocaydı. Kaan, hayatını bu çiftin yanında gerçek ailesinden bir şekilde koparılmış olarak yaşamak zorunda kalmıştı.
๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑(Devam edecek)
1 yorum:
benim gibi kitabın bitimini bekleyip bütünüyle yorumlamak isteyen okurlar vardır diye düşünmekteyim, yine de varlığımı belli etmekte fayda var. umarım birgün elimize alıp sayfalarını koklar, içinden küçük cümleleri seçip alıntılar koyarız sohbetlerimizin ve yazılarımızın arasına...
Yorum Gönder