B'ölüm -56-(55.Bölümden devam)

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑ B'ölüm -LVI-๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑(55'den dvm)

Ervin'in ikinci sorununda yanıtını biliyor olmasından dolayı Sellsozo biraz şaşırdı. Yüzündeki ani şaşkınlık belirtisi , böyle bir ihtimalin olamayacağı konusunda kendisini ikna edince geçti. Yüzü alaycı ama eğlenen bir ifadeye büründü. "Yaa, demek ikinci sorunun da yanıtını biliyorsun?"
"Evet, biliyorum" dedi Ervin. İçinden; kaybedecek birşeyi olmadığını düşünerek. Sonuçta doğru cevabı bilmeyle ilgili olarak yüzde elli şansı vardı. Ya gerçekten tahmin ettiği cevaptı ya da değil... Oysa yerinde bir matematikçi olsaydı kesin bu basit gerçeği göreceğine, olasılık hesaplıyor olacak böylece zamanını iyiden iyiye kaybedecekti.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

"Peki neymiş yanıtı söyle bakalım" , dedi Sellsozo.
"Sorduğun soru şuydu;" dedi Ervin:"onu yapanın ona ihtiyacı yoktur, onu alan istemez ve kullanmaz, onu kullanan da kullandığını bilmez.."
"Eee..", dedi umarsız bir tavırla istifini bozmadan Sellsozo ," Cevap ne?"
"Tabut..",dedi Ervin. Yüzü yine ani bir ifadeyle duraladı Sellsozo'nun; ardından gülümseyerek, "Evet.." dedi "Evet, kesinlikle doğru!"
Elleri olsaydı birbirine çarpıp, sevinçe Ervin'i alkışlayabilirdi. Sona yaklaşmışlardı . Her ikisi de... Eğer son soruyu bilirse Ervin hem sevdiklerini hem de kendi hayatını kurtarabilecek , Sellsozo'nun üzerindeki binlerce yıldır lanet de son bulacaktı.
"Ya son soru, haydi cevap ver, acele et, haydi..", diye neredeyse umutla yalvarma arasında bir tıslama ile ikirciklendi iyice Sellsozo.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑


Ervin, nerdeyse 80 yaşına yaklaşmıştı, ciğerindeki havanın; burnundan soluk borusuna oradan da ciğerlerine kadar girişini ve çıkışını , yani nefes alıp vermenin her kademesini hırıltılı bir şekilde de olsa hissediyordu. Nefesleri sıklaşmaya başlamıştı, göğsünde kalbine yakın bir yerde bir ağrı duyumsadı. titremesini kontrol edemediği sol elini yavaş hareketlerle sol göğsünün üzerine ağrının olduğu yere götürdü.

Sellsozo'nun son sorusu;"Hiç var olmadım, ama daima var olacağım, Beni asla hiç kimse görmedi, asla hiç kimse göremeyecek Yine de bu yerküresinde herkesin ümidi, Yaşayan ve nefes alan herkesin güvencesiyim.Bu nedir?" idi.
Ervin'in son soru hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Fiziksel olarak hızlı bir çökme yaşamaktaydı. Zamanın yıkıcılığının bu kadar hızlı bir şekilde olması normale dönse bile kendisinde kalıcı hasarlar bırakabilirdi.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Birden bire tüm bunları düşünürken, içinde bir şeyler kımıldadı. Tam midesinin üzerinden hafifçe bir şey bulunduğu yerden kalktı sanki ve ağır ağır vücudunu terk etmeye başladı. Bunu hissetti Ervin.Tüm hücrelerine kadar. Bunun tek anlamı vardı:Ölüyordu. Bu şok hali, bütün herşeyden uzaklaştırdı O'nu. Sellsozo'dan, mağaradan hatta babasından. Bir şey değildi sanki, bir nesne, bir kimlik, bir isim , sıfat , zamir dğeildi. Yalnızca ölüyordu. Ölümün asil soğukluğu karşısında eriyen bir kar tanesi gibiydi. O gittikçe yok olurken ölüm var oluyor, kendisinden varlığından boşalayan yere tezahür ediyor gibiydi. Gözlerinin feri gittikçe çekilirken, uzaktan ışıklı bir kapının açıldığını gördü. Oysa sanıyordu ki şu kısacık çocukluk hayatında yaşaıdğı bütün anılar kare kare tıpkı bir film gibi gözlerinin önünden geçecek. Ama hiç de öyle görünmüyordu.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Sayın OKU'yucu. Şimdi senden zor da olsa gözlerini kapatıp ölüm anını hayal etmeni istiyorum. Zihnini filmlerde gördüklerinden , sağda solda duyduklarından iyice arındır. Ölüyorsun. Ruhun vücudunu terk etmek üzere ve sen bunu hissedebiliyorsun. Bütün canlılar öleceğini hissedebilir çünkü. KEdiler, ölmeden evvel kendilerinin belirlediği bir yere giderler, sahiplerinin kendi cesedini görmelerini istemezler çünkü. İnsanlar da ölecekleri zaman bunu hissederler.


๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

İnsanlar ölürken yanında bulunanları güçlükle tanır ve bazen de hiç tanıyamaz. Bunun sebebi ölüm anındaki insanın akli kuvvetinin zayıflaması olduğu sanılıyorsa da, o değildir. Belki hayattakilerin katiyen anlayamadıkları ve anlayamayacakları bazı şeylerin o durumdaki insana açılması ve onun bütün mevcudiyetinin kendi benliğine çekilmesidir. Ölmek üzere olan hastada görülen ve yanındakiler tarafından anlaşılmayan yüz ifadeleri ve bazı sözler bu deruni hal ile ilgilidir. Yani onun görüp yanındakilerin göremedikleri hal ile ilgilidir. Bu konuyla ilgili ilginç aktarımlar söz konusudur;İbn Ebid – Dünyanın tahric ettiğine göre, sahabeden sonra gelen neslin (tabiun) meşhur fakihlerinden olan Ebu Cafer Muhammed b. Ali ölümü anında insana iyi ve kötü amellerinin gösterileceği ve o esnada insanın, iyiliklere yönelip kötülüklerden göz yumacağını söylemiştir. Kıya Süresindeki “O gün insan işlediği ve işlemediği (önden gönderdiği ve tehir ettiği) amellerle uyarılır. (Bütün amelleri kendisine haber verilir.) 1 ayetinin tefsirinde Hasanı Basri’nin şöyle dediğini Suyuti haber vermiştir: “Ölümü anında o kişinin hafaza melekleri iner ve ona hayır ve şer, bütün yaptıkları arz olunur. Bir iyilik görünce sevinerek bakar, ondan gözünü ayırmaz ve yüzü parlar. Bir kötülük görünce de gözünü indirir, bakmak istemez ve yüzünü ekşitir. 2

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Resulullah (sav) in, ensardan ölüm döşeğindeki bir hastanın yanına varıp, nasıl olduğunu, neler gördüğünü sorması ve adamın da bir beyaz, biri siyah iki şeyin kendisine hazırlandığını söylemesi üzerine Resulullah (sav) hangisinin kendisine yakın olduğunu sorar. Adamın siyahın kendisine daha yakın olduğunu söyleyip kendisine dua etmesini ister. Bu istek üzerine Peygamberimiz (sav) adama dua eder ve adam bu duadan sonra siyahın uzaklaştığını haber verir ki 3 bu da son anda insana amellerinin gösterildiğine delildir. Çünkü adamın gördüğü siyah şey, kötü amelleri, beyaz da iyilikleridir.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Bera ibn Azib, Ahzab Süresinin: “Ona (Allaha) kavuşacakları gün onlara (müminlere) sağlık dileği, (her türlü kederden) selamettir. 4 ayeti hakkında şöyle demektedir: “Buradaki selam, ölüm meleğinin, müminin ruhunu kabzedeceği zaman ona verdiği selamdır ki, ölüm meleği ona selamla azabdan eman vermedikçe ruhunu kabzetmez.5 Ölüm meleği insanın ruhunu almaya gelince selam verir, sonra kendisine ahiretteki makamı gösterilir. İnsanlar kabir ve beka alemindeki durumlarını bu andan itibaren idrak ederler ki, Hz. Alinin: “Gideceği yeri bilmeden bir kimsenin bu dünyadan çıkması haramdır.” dediği rivayet edilmiştir.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Cabir b. Abdullahtan rivayet edilen bir hadisinde Peygamberimiz (sav) çölde yaşayan Araplardan birisinin Yunus Suresindeki: “Onlar için dünya hayatında da ahirette de müjdeler vardır.” 6 ayetini sorması üzerine, ayetteki ahiret müjdesinden kastın, müminin ölümü anında müjdelenmesi olduğunu belirtmiştir. 7

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Hz. Ayşe validemizin rivayet ettiği hadisi şeriflerinde ise Peygamberimiz (sav), her kese ölüm zamanında makamının gösterileceğini, makamını görünce müminin Allaha kavuşmayı sevip isteyeceğini; kafirin ise bunu kerih göreceğini haber vermiştir. Peygamberimizin (sav) : “Kim Allaha kavuşmayı isterse (severse) Allah da ona kavuşmayı sever ve kim de Allaha kavuşmayı çirkin görür (hoşlanmazsa) Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” buyurunca Hz. Ayşe: “Ya Resulallah hepimizde ölümü sevmeyiz.” dedi. Buyurdu ki: “O manada değil. Bu, kişinin ölüm zamanındandır ki, müminin can verme anında Allahın rahmeti, rızası ve cenneti ile müjdelendiği zaman Allaha kavuşmayı arzu eder ve Allah da ona kavuşmayı arzu eder. Kafir ise Allahın azabı ve gazabı ile müjdelendiği zaman, Allaha kavuşmaktan ve Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” 8 Peygamberimiz (sav) yine Hz. Ayşenin rivayet ettiği diğer bir hadislerinde: “Hiçbir Peygamber ruhu cennetteki yerini görünceye kadar kabz olunmaz.” buyurmuştur ki, kendisinin son sözünün “refikul ala” olması da 9 cennetteki makamının kendisine gösterildiğine delildir.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Kuranı Kerim de insanların ölüm anında karşılaşacakları lütuf, müjde ve cezaya açık işaretler vardır. Bu, dünya hayatında iken takdim ettikleri amellere göre ve yaptıkları hayır ve şerlere göre olacaktır. “Ama ölüm, mukarrabundan (hayırda ileri geçeceklerinden) ise, artık onun için bir rahatlık, hoş rızık ve Naim Cenneti (nimetleri bitmez bir cennet) vardır.” 10 ayetindeki rahatlığın ölüm anında olacağı bildirilmektedir. “Ama ölü, inkar eden sapıklardan (mükezzibinden) ise ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.” 11 ayetindeki azab da ölüm anındandır ve ahirette de onu Cehennem azabı beklemektedir. 12 Tabiin müfessirlerinden olan Mücahid, Fussilet Süresindeki: “Gerçekten Rabbimiz Allahtır, deyip de sonra sebat gösterenler (ve salih amel işleyenler var ya), onların üzerine (ölüm anında); Korkmayın, mahzun olmayın, va’d olunduğunuz Cennetle müjdelenin, diye melekler inecektir.13 ayetinde bildirilen durumun, ölüm anında olduğunu söylemiştir. 14 Buradaki müjdenin, ölüm anında, kabirde ve kıyamette (ba’ste) korkunca olmak üzere üç yerde olduğunu söyleyen müfessirler vardır. 15

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

İşte bütün bunlar, ölüm anında iyilerden ve kurtuluş ehlinden olan müminlerin melekler tarafından rahmet ve müjdeyle karşılanacaklarının delilidir.

Kafirler ve vazifesini tam yapmamış olan müminlerin ise, melekler tarafından ölüm anında azapla müjdelenecekleri ve yerlerini görünce dünyaya dönüşü arzulayacakları Müminun Süresinde haber verilmektedir. 16

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Böylece ölümü anında kişinin makamını görüp haz veya elem duyması ile nimet ve azapla başlar. 17 Artık o andan itibaren tevbe kapısı kapanır ve makamını gördükten sonra iman bile makbul olmaz. 18 Çünkü imanın değeri, ğayba iman edilmesi sebebiyledir. 19 Kuranı Kerim müminleri överken “ğayba iman edenler” diye vasıflandırmaktadır. Ahiretteki azabı gördükten sonraki iman, ğayba iman olmadığı için makbul değildir. Nitekim Firavn da son anında, boğulurken iman etmek istemiş, ama bu, Allah tarafından kabul edilmemeiştir. 20 Yunus Suresinde de azabı gördükten sonra iman ettik diyenlere imanlarının fayda vermeyeceği açıkça bildirilmektedir.

Gerçekten de inançlı insanların ifadelerine baktığınızda kendi hayalini kurduğunuz ölüm anından hemen sonra, ölümün sizi nerede ve nasıl yakalayacağını bilemeyeceğiniz için, o günü son gününüzmüş gibi yaşamaya gayret etmelisiniz. En azından kendinizle barışık bir şekilde geçirmelisiniz hayatı. Neyse Ervin'e geri dönelim. Nasılsa ölmeyeceğini biliyorsunuz ama ölüm anına bu kadar yakınlaşmışken nasıl kurtulduunu bilmiyorsunuz. Eh , okumaya devam etmeniz de bu yüzden gerekiyor ya..

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑

Sellsozo, Ervin'in bu halini gördüğünde son bir çırpınışla neredeyse haykırarak ,"Sakın ölme! Sakın..Yapabilirsin. Sadece tek bir kelime, bir tek kelime.Dudaklarının arasından çıkacak tek bir kelime; seni beni herkesi kurtarabilir.Lütfen, son nefesinde bile olsa dene. Lütfen.." Sellsozo, aslında karşısında ölen nicelerini görmüştü, lanetini omzuna aldığı bin yıllardan beri. Ama nedense bu gözleri pırıl pırıl bakan, günahsız ve tertemiz; bu bakir çocuğun, kendisine yakın hissettiği garip bir ışığı vardı . Bir zamanlar, insan olduğu zamanlarını, anımsatan; şeytanın peşine takılıp gitmezden evvel ki kendisine benzettiği bir yan... Ölmesini istemiyordu. Kendi lanetinin sona ermesinden çok gözünün önünde erimesine tanıklık etmekten çok müteessir olmuştu. O kadar yoğun ve iliklerine işleyen bir duyguydu ki bu, gözlerinin yoğuştuğunu ve göz pınarlarında biriken iki damlanın yanağından yavaşça süzülüşünü fark etmedi bile.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑


Ervin, son bir gayretle kafasını kaldırıp Sellsozo'nun yüzüne çevirdi yüzünü, göreceği son şey anlaşılan sonunun başlangıcına start veren yüz olacaktı. "Demek.." dedi içinden, "Yarın hiç olmayacak benim için. Bir daha yarını hiç göremeyeceğim. " Birden, dudaklarının kendiliğinden kımıldadığını ve ağzından belli belirsiz fısıltıyla "Yarın.." kelimesinin çıktığını duydu. Kendiliğinden söylemişti bu sözü... Bilinç ya da bilinçdışılıktan uzak... Sadece ölüm gibi; sıradan, aniden ve kendiliğinden...
Sellsozo, "YARIN! Evet, evet , evet , cevap buuuuu", diye bağırdı.
Ve o anda herşey durdu. Kainat durdu, hareket durdu, günün gecenin peşinden koşuşturması, ağaçları kemiren kurtçuklar, dönen gezegenler, atomlar, elektron ve protonlar, bilgi akışları,aşklar ve aşıklar, ayrılıklar ve terkler, acılar , hüzünler, neşeler, sevinçler, hayalkırıklıkları ve güzel süprizler, okula giden çocuklar, havadaki kuşlar, mağmanın yeraltı hareketleri, doğumlar, ölümler, yaşamalar..hepsi durdu.

๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑
๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑๑๑۩۞۩๑๑۩۞۩๑ (devam edecek)

Hiç yorum yok: